Takriben 1968 senelerinde, Medine-i Münevvere’de hac dolayısıyla merhum Seyyid Hasen Efendinin evine inilmişdi. Evin yapısı eskimişdi. Rutubetli idi. Eski Medine-i Münevvere evlerinin alt katlarında rutubet dolayısıyla, yılan, akreb, kertenkele gibi ürkütücü haşerat eksik olmazdı. Muhterem Üstaz hazretlerinin yatakları, yukarı kata çıkmaları külfetli olması bakımından, alt katayapılmışdı. Aynı katda bir delik vardı. Bir yılan çıkar, dolaşır, bir müddet sonra, deliğine girer kaybolurdu. Bu vaziyet fakire hayli endişe veriyordu. Nihayet bu vaziyetden dolayı yataklarının birinci kata nakledilmesini düşünerek, kendilerini vaziyetden haberdar etmeği muvafık gördüm, ve vaziyeti anlatdığımda en ufak bir telaş göstermeyib:
– Kendi haline bırakınız, buyurdular. Hayvanın itlaf edilmesine, öldürülmesine müsaade etmediler.
Çünkü Halik teâlâdan korkan, hiç bir mahlûkdan korkmaz. En yırtıcı hayvanlar bile Allah dostlarına bir zarar vermezler.
Yine bir hac mevsiminde idi. Muhterem Üstaz ve evlâdları Mekke-i Mükerreme’de Beytullah Mescidine yakın, Türkistanlı, Abdüssettar efendinin Ciyad semtindeki evinde idik.
Efendi Hazretlerinin odası, sokağa karşı, refikleri olan bizlerin ise içe doğru idi.
Bir öğle vakti, bulunduğumuz odanın kapısına teşrif ettiler, ve” Dışarıda birisinin galiba yemeğe ihtiyacı var,” buyurdular.
Fakir, hemen verilecek yemekleri hazırlayıp, kapıya çıktığımda kimseyi göremedim. Beklemeyip, gittiğini tahmin ederek geri döndüm. Sekiz on dakika geçmişdi ki, tekrar kapıda göründüler.” Tekrar geldi, içeriye bakıyor,” buyurdular. Tekrar yemekleri alıp kapının önüne çıktığımda, dilini dışarıya çıkarıp içeriye bakan hayvancağızı, yani acıkmış olan köpeği gördüm. Hemen yemekleri olduğu gibi önüne boşalttım. Çok acıkmış idi ki, hepsini yeyiverdi.
İşte büyüklerin nezâket ve tevazuu böyle olur. Kelbi yani köpeği cins ismiyle çağırmamış, kişi tâbirini kullanmışdı.
Hatta çok zaman hayvanlara bile “yaratık” yerine, “Allah’ın kulu” tabirini kullanırlardı.
Kaynak: Sâdık DÂNÂ, Erkam yayınları, Sultanü’l-Ârifîn eş-Şeyh Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu