Altınoluk Dergisi | 11. SAYI | 1987 Ocak
İBN ÖMER (r.a)’dan mervidir ki:
“Hepiniz, raî, hamî ve muhafızsınız. Ve hepiniz raiyyenizden mes’ülsünüz” Yani her biriniz herhalde bu dünyada bir şey ile vazife-dar bulunduğunuzdan o şeyin hamisi, muhafızı olmakla o işten dolayı ahirette mes’ulsünüz. Mesela hükümet reisi idaresi altında bulunan milletlerin hamisi bulunduğundan bütün raiyyesinden mesuldür. Yani hudud ve ahkamın icrasından ikame-i cum’a ve cemaatten mes’ül demektir.
Bir hane sahibi erkek de hanesinin hamisi olup kendi hanesinin nafaka ve idaresinden ve hüsn-i muaşeretinden mes’uldür.
Kadın da kocasının hanesinde raiyyesi ve hamiyesi olup kendi raiyyesinden mes’uldür. Yani hanesinin hüsn-i tedbirinden ve terbiye-i evladından ve kocasının malını muhafaza etmesinden ve kendi ırz ve namusunu muhafaza etmekten ve emanet ve hüsn-i muaşeretten mes’uldür.
Hizmetçi kendi efendisinin emval ve eşyasının raîsi ve muhafızı olup kendi raiyyetinden ve kendisine tevdi edilen işlerden ve hizmetlerden mes’uldür.
Bir kimse kendi babasının malının raîsi ve muhafızı olup kendi raiyyetinden ve vazifesinden mes’uldür. Velhasıl cümleniz; her birerleriniz raî ve hamisiniz. Cümleniz mes’ülsünüz.1
İDARECİLİĞE TALİB DEĞİL MATLUB OLMAK:
Ma’kıl b.Yesar (r.a.)’dan rivayete göre Nebî (s.a)’in şöyle buyurduğunu işittim demiştir. “Bir kul ki, Allah onu halkı görüp gözetmek üzere vali kılar da o, hayırhahane irşadıyla halkı muhafaza etmezse elbette o kişi cennet kokusu koklayamayacaktır.”
İzahı:
ŞARİH Kastalani’nin Taberi’den nakline göre Hasan Basri Hazretleri der ki: Günün birisinde Muaviye, sefih, hunhar Abdullah b. Ziyad’ ı Basra’ya vali gönderdi. Abdullah b. Ziyad kan dökmeye başladı. O sırada ashab-ı kiramın ulularından Abdullah b.Mugaffel (r.a.) aramızda bulunuyordu. Bir gün bu büyük zât, vali İbn Ziyad’ın yanma gitti ve ona:
İşlediğin şu fenalıktan vazgeç, dedi. O da:
Sen kim oluyorsun ki böyle emrediyorsun, diye karşıladı. İbn Mugaffel onun yanından çıktı. Doğru mescide gitti.
Biz, şu sefihin sözüyle halka karşı ne yapacaksın? dedik. “Ben iyi bilirim ki Ziyad, zina mahsulü bir piçtir. Bu hakikati mescîdde halka ilan etmeden ölmek istemiyorum, dedi. Fakat çok geçmedi vefatına sebep olan hastalığa tutuldu. Hastalığı sırasında Vali Abdullah ziyaret için geldi. İbn Mugaffel bu sırada Ma’kıl B. Yesar’ın bu hadisini valiye söyleyerek intibaha davet etti.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayete göre Nebî (s.a) şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki siz imarete çok hırslısınız. Halbuki fena idareciler için imaret kıyamet gününde nedamet olacaktır. O cah ve mansıb ne güzel süt anadır. Emmekle doyulmaz. Fakat azil de memeden fena bir ayrılıştır ki hüznü çekilmez”
İzahı:
MEMURİYET, hüsn-i hizmet şartıyla çok iyidir. Ebü Musa el-Eş’ari der ki: “Ben bir kere Resulullah’ın huzuruna girdim. Hemşirelerinden ikisi de benimle beraber huzur-ı Risalete girmişlerdi . Bunlardan birisi:
Ya Resulallah: Beni bir memuriyete tayin et, dedi. Diğeri de bunun gibi memuriyet istedi. Rasul-i Ekrem (s.a.):
Biz memuriyet isteyen kimseye memuriyete haris olana vazife vermeyiz, buyurdu.
BUHARİ’NİN bir rivayetine göre, Abdurrahman b.Semüre (r.a.) der ki: “Resulullah (s.a) bana: Ya Abdarrahman, imaret talebinde bulunma . Eğer senin istemenle imaret verilirse o vazifede Allah’ın inayetine mazhar olamazsın. Eğer sen istemeksizin tevcih olunursa vazifende Allah’ın inayetine mazhar olursun, buyurdu.
Dipnotlar :(1) Zübdetü’l-Buharî, 151