Altınoluk Dergisi | 19. SAYI | 1987 Eylül
Vacib Teala hazretleri buyuruyor:
“O kimseler ki onlar Allah’a ve Resülüne ve kitablarına iman ettiler ve o kimseler ki onlar da îman ile beraber hicret ve fisebîlillah mücahede ettiler. İşte bu kimseler Allah’ın ihsasını ümid ederler. Zira Allah Teala mücahede edenlerin günahlarını mağfiret eder ve cihadları mukabili sevab vermekle merhamet buyurur.” 1
Yine Allah Teala buyurur:
“O kimseler ki onlar îman ettiler ve imanlarını ef’alleriyle isbat ederek vatanlarını terk ve civar-ı Resülullah’a iltica etmek suretiyle hicret ettiler ve fisebîlillah malları ve canları ile mücahede ettiler. Onlar için indellah büyük dereceler vardır. Ve ancak onlar korktuklarından kurtulup umduklarına naîl olmak suretiyle fevz ü necatı buluculardır. Zira bunlar ahireti dünya üzerine tercih ettiler ve dîn-i ilahiyi i’la için mallarını ve canlarını fedaya müheyya oldular. Elbette bunların dereceleri büyüktür.” 2
Hicret: Din uğrunda beldesini, hanesini akraba ve teallukatını, emvalini ve kafirlerin komşuluğunu terk ederek diyar-ı İslama nakletmektir.
İbtiday-ı İslamda Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretlerinin Medine’yi teşrifiyle, Mekke’nin fethinden evvel hicret farz idi. Fakat Mekke’nin fethinden sonra farziyeti nesh olunup sünnet olarak baki kalmıştır.
Feth-i Mekke’den mukaddem Bedir ve Hudeybiye vak’alarında henüz İslamiyet şevket bulmamış olduğundan şevket-i İslamiyyenin tezyidi için Mekke’deki müslümanların Medine-i münevvere’ye hicretlerine şiddetle ihtiyaç vardı. Fakat feth-i Mekke’den sonra İslamiyet kuvvet bulmuş olduğundan hicret etmek herkesin kendi ihtiyarına terkedilmiştir. Hatta Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretlerinin “Fetihten sonra hicrete lüzum yoktur” hadis-i şerifi de bu manayı müeyyiddir.
Bu Hadîs-i Şerifde beyan olunan hicretin inkitaı Mekke’den Medine’ye hicretin inkitaına mahsustur, yoksa hicreti bilkülliye nefyetmek manasını mutezammın değildir.
Çünkü Hicrete sebeb dîne hizmet ve İslamın şevketini tezyid gayesidir. İşte bu sebeb her nerede ve her ne zaman mevcuft olursa hicret lazımdır.
Binaenaleyh İslamiyetin zaafa düştüğü bir zamanda müslümanların bir iklime içtima ederek ehl-i İslamın küffara karşı küvvetini izhar etmeye lüzum görülüyorsa müslümanların o iklime hicretleri vacib olur.
Kezalik bir beldede ehl-i İslamın azlığından dolayı dinini muhafaza edemeyen kimseye dînini böyle ikame edecek bir İslam beldesine hicret etmesi vacib olur. Şu halde hicretin sebebi; hicrete ihtiyaçtır.
Binaenaleyh; her ne zaman hicrete ihtiyaç hasıl olursa hicret etmek bir emr-i lazım olduğu cihetle hicret ila yevmil-kıyam bakîdir.
Süre-i Nisada Hak Teala Hazretleri şöyle buyuruyor:
“Eğer bir kimse fîsebîlillah muhacerat ederse yer yüzünde hayr-ı kesir ve bolluk bulur. Ve eğer bir kimse Allah Teala’nın rızasını taleb ve Resülüne itaat için hicret edici olduğu halde hanesinden çıkar da sonra yolda matlubuna kavuşmadan mevt erişirse yani ölürse onun ecri muhakkak Allah Teala üzerine olur. Allah Teala kullarının günahlarını setredici ve hicretlerine sevab ihsan etmekle merhamet buyurucudur.”
Fîsebîlillah hicret; Cenab-ı Allah’ın dînini ikame ve Resülüne muavenet ve sünnetini ihya etmek maksadıyle vakî olan hicrettir.
Resulullah- sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerifinde:
“Bir kimse dîni sebebiyle bir arza hicret ederse velev ki firar edip hicret ettiği mesafe eski beldesine bir karış olsun o kimse için cennet vacib olur. Refiki, pederi İbrahim ve Muhammed –aleyhimesselam– olur.” buyurmuştur.
Hicret niyetiyle bir hatve atmak cennete nail olmak için kafi geliyor. Ne lutf-i ilahî! Elhamdülillah…
Dipnotlar: (1) Bakara Suresi/218 (2) Tevbe Suresi/20