Muhterem Üstaz hazretlerinin ahlâkı, adabı, her hali, -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hazretlerine tamamen, hayret edilecek şekilde uygundu.
Büyük devlet adamı, tarihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sındaki Fahr-i Kâinat Efendimizin Hilye-i seâdetlerine; şair, kemal ehli Mustafa Asım Koksal beyefendinin İslâm Tarihi’ndeki Resûlullah Efendimizin Şemail-i şerîflerine tamamen uygundu.
Bu kadar yakınlık bir mevhibe-i ilâhîdir, uğraşılarak, çalışılarak kısmen istifade edilebilir.
Muhterem Üstaz hazretleri salât ü selâma çok devam ederlerdi.
Hulâsa, yemekde, içmekde, giyim adabında, yolculuklarında, hazerde seferde, beşerî münasebetlerde, aile hayatlarında, namaz, oruç, hac gibi ve sair hususlarda ve sayıya gelmeyen adâblarda Fahr-i Kâinat Efendimiz hazretlerini nihayetsiz, derin bir aşkla ayna, rehber edinmişlerdi.
Allah Teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:
مَنْ يُطِع الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَ
Kim Rasûle itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur. (Nisa, 80)
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Habibim de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve suçunuzu örtsün, Çünkü Allah çok yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir. (Al-i İmran, 31)
Allah’ın seâdetine nail olmak isteyen her müslüman, ahlâk, ibâdet ve muamelâtında Fahr-i Kâinat efendimizi taklid etmekle mükellefdir. Sünnet-i seniyyeye mutabık az ibadet, onun yolundan ayrı olan çokdan hayırlıdır.
Allah sevgilileri her umurlarında, Sertâcü’l-Enbiya efendimiz hazretlerinin yolunda derecelere nail olmuşlardır. İzinde olmayıp çok yorgunluklara katlananların ise dereceleri geri kalmışdır.
“Hayrül-umûri evsatuha: Her hayır vasat halde bulunmaktadır.” Yani ne ifratda ne de tefritdedir.
Bir grup sahabe geldiler, Rasûl-i Ekrem efendimize, ailelerinden ayrılmağa, vakitlerini dünyadan kesilerek namaz oruç gibi ibadetlerle geçirmeğe kararlı olduklarını söylediler, bunlara cevaben -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz:
– Benim ahlâkıma, ve benim yoluma uygun az amel, benim yoluma uymayan çok bir amelden daha hayırlıdır. Benim ahlâkıma ve yoluma uymayan her bir hareket dalâlettir, sapıklıkdır. Her dalâlet de cehennemde olur, buyurdu.
Çok kimseler zannederler ki manen terakki etmek, yalnız fazla ibadetledir. Hayır, hakiki terakkiyet, tam Cenâb-ı Hakkın huzuru Nahiyesinde olduğunu bilerek, sünnet-i seniyye gölgesinde, ne yapılması icab ederse onu yapmakdadır. Çok kimseler vardır ki, bunların nafile ibadetleri çokdur, Daimi oruçludurlar, daimi gece namazlarına devam ederler. Fakat harama helâle dikkat etmeyib islâmî ahlâk ile mütehallik olmağa gayret etmezler, boş zamanlarını dedikodu, gıybet ile geçirirler. Ellerine ne geçerse mideden aşağı indirirler, halbuki bunlar keşke nafile ibadetlerini azaltsalar da ahlâklanma hususunda gayret edip Hak hukuk mevzuunda uyanık olsalar.
-Sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz hazretleri:
– Kim ki helâl kazanır, helâl yer, ehl-i sünnet vel-cemaat yolunda gider, insanlar da kendisinden gelebilecek zararlardan emin olurlarsa mutlaka cennete girer.
Evet büyük velilerin bazıları ömürleri müddetince, uyumamışlar, yememişler, içmemişler, devamlı namaz kılmışlar, oruç tutmuşlar, sair ibadetlerle meşgul olmuşlar. Fakat bu himmet sahibi zümre evvelâ iç âlemlerini, sonra dışlarını Cenâb-ı Hakk’ın izniyle tasfiye ve tezkiye etmişler, daha sonra bu ulvî yolda bütün varlıklarından, kesafetlerinden sıyrılarak, yok olmuşlardır.
Hâce-i Kâinat efendimiz hazretlerinin hadis-i şeriflerini sıralıyoruz:
– Sizden bana en yakın olan kimse beni çokça salât üselâm ile yâd edenlerdir.
– Bana salât gönderenlere Cenâb-ı Hak sırat köprüsü üzerinde bir nur ihsan eder. Ehl-i nurun ise ehl-i nardanolamıyacağı bedihîdir.
– Bana bir salât gönderenlere, Cenâb-ı Allah on defarahmet eder.
– Bana salât ü selâm getirmek köle azad etmekden efdaldir.
– Husulü matlubunda düçar-ı usret olan (darda kalan) kimse çokça salât ü selâm göndersin, çünkü salât üselâm kederi izâle eder, erzakın çoğalmasına vemüşkülâtların halline yegâne vesiledir.
– Ahlâkî yönden ümmetimin bozulduğu bir zamanda, benim ahlâkım ile ahlâklanıp, benim gittiğim yolda gidenbirisine yüz şehid sevabı verilir. (Kenzül İrfan’dan)
Alâeddin Attâr kuddise sirruh hazretleri buyurur:
– Sünneti kendisine farz edinmeyen her isteklide dineksikdir. Bazı sünnetler Allah’ın Rasûlüne farz kılınmışdı. Bütün zahir ve bâtın sâfâsı Allah’ın Rasûlüne uymağa bağlıdır, buyurmuşlardır.
Hülâsa: Muhabbeti zâtiyye-i ilâhiyyeye vusul, Habibi Rabbül âlemine iltibasız asla suret bulmaz.
Hazret-i Ömer radıyallahu anh efendimiz buyurur:
– Duyduğuma göre, yapılan her hangi bir dua, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e salâvat getirilmedikçeyer ve gök arasında mahpus kalır, oradan huzuru ilâhiyeyükselemez. (Tenbihü’l-Gafilin)
-sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz buyurur: (Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den)
– Benim ahlâkım ile ahlâklanınız ve bana salât selâm gönderiniz. Zira bana gönderdiğiniz salât selâm sizin için bir zekâttır. Allah’dan benim için “vesile” talebediniz.
– Vesile nedir ya Resûlallah?Fahr-i Kâinat efendimiz buyurdular:
– Cennetde en yüksek derecedir. Ona sadece bir kişinail olacakdır. Ümid ederim ki o ben olurum. (Tenbihül Gafilin)
Gözlerimizin nuru -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz buyurdular:
– Ey ümmetim, Allah’dan korkunuz, devlet başkanına itaat ediniz. Kur’an’ın helâl etdiğini helâl, haram etdiğini haram biliniz. Misafirleri ağırlamak, ikramda bulunmak fazilet-dir. Sakın borçlunun evine gitmeyin, ailelerini dövmeyin, meyvesini yemeyin. Ümmetimden bana itaat eden, helâl kazanan, şerrinden diğer insanlar emin olan cennete girer, aksini yapan cehenneme glder. Benim sünnetimle amel eden, yüz şehid sevabına nail ölür. Tam mü’min, şeriatıma tam u-yandır. Benim sünnetimi seven ve onunla amel eden beni sevmişdir ve benimle birlikte cennete girecekdir. Sünnetlerime tutku ile bağlanan, ihtirasla bağlanan dünya ve â h ı ret mutluluğuna kavuşur. Beni ana baba ve çocuklarınızdan ve bütün insanlardan fazla sevmedikçe tam mü’min olamazsınız. (Marifetname)
Kaynak: Sâdık DÂNÂ, Erkam yayınları, Sultanü’l-Ârifîn eş-Şeyh Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu