Altınoluk Dergisi | 18. SAYI | 1987 Ağustos
Allah Teâlâ, İbrahim -aleyhisselam-‘ı dost ittihaz etdiği zaman melekler itiraz etdiler ve dediler ki:
– Ey Rabbimiz! İbrahim sana nasıl dost olabilir? Onu meşgul eden nefsi, evladı ve ailesi vardır. Allah Teâlâ buyurdu:
– Ben kulumun şekline ve malına değil kalbine ve işlerine bakarım. Dostum İbrahim’in benden başkasına muhabbeti yokdur, isterseniz bir tecrübe edin.
Bunun üzerine Cebrail -aleyhisselam- insan suretinde Hazret-i İbrahim’e geldi. İbrahim -aleyhisselam- ise koyun güdüyordu. Koyunların muhafazası için on iki köpeği vardı. Her birinin boynunda da dünya malı olan altını tahkir için (önemsiz gördüğü için) altından yapılmış birer tasma vardı. Cebrail -aleyhisselam- Hazret-i İbrahim -aleyhisselam-‘a selam verdi ve şöyle dedi:
– Ya İbrahim, bu sürüler kimindir? İbrahim -aleyhisselam-:
– Allah’ındır, fakat benim elimde emaneten bulunuyor.
Cebrail:
– Bana bir tane satar mısın? dedi. İbrahim:
– Allah’ı bir defa zikret, sürünün üçte birini al.
Cebrail: Sübbûhun kuddûsun rabbünâ verebbü-l melâiketi verrû hi dedi. Hazret-i İbrahim ona sürünün üçde birini verdi. Sonra İbrahim:
– İkinci defa Allah’ı zikret, sürünün üçte birini daha al. Üçüncü defa Rabb’imin ismini bir daha an, çobanları ve köpekleriyle birlikte sürülerin hepsini al götür. Eğer dördüncü defa O’nu zikredersen ben de senin kölen olurum dedi. Bu mükaleme üzerine Allah Teâlâ Cebrail’e şöyle buyurdu:
– Ey Cebrail! Dostumu nasıl buldun? Cebrail -aleyhisselam-cevab verdi:
– Dostun ne güzel bir kuldur. Hazret-i İbrahim çobanlara seslendi ve:
– Ey çobanlar! Koyunlarımı şu arkadaşımın arkasından sürün götürün.
Bunun üzerine Cebrail:
Benim bunlara ihtiyacım yoktur, zira ben Cebrail’im, dedi. Hazret-i İbrahim de ona:
Ey Cebrail! Ben de Halilullah’ım, ben hibe ettiğim şeyi geri almam, dedi.
Sürüler ortada kalınca Cehab-ı Hak da İbrahim -aleyhisselam-‘a, sürüleri satıp, onların parası ile arazî ve emlak alıp bunları vakfetmesini vahyetdi.
Böylece İbrahim -aleyhisselam-ın bu kadar varlık içinde kalbinde Allah Teâlâ Haz-retlerinin mahabbetinden başka bir şey olmadığı zahir oldu.
İbrahim -aleyhisselam- Melek’ül-mevt’e mülakî olduğunda (karşılaştığında):
– “Rabbim beni niçin dost edindi?” diye sordu. Melek’ül-Mevt (ölüm meleği):
– “İnsanlara ihsan edersin de onlardan bir şey istemezsin, onun için” diye cevab vermişdir.
Akıllı olan dünya nimetlerine aldanmaz. Allah’dan başka bir şeyle sevinmez. Zira Allah’dan başkası batıl ve yok olmağa mahkumdur. Fani ve zevale mahkum bir şeyle sevinmek akıl ve irfan karı değildir.