Muhterem Üstâz, Mahmûd Sâmî -kuddise sirruh-hazretleri, Allah Teâlâ ve tekaddes hazretlerinin rızâsı, hastalıkların ve musibetlerin defi için dâima kurban kesmeği ve sadaka vermeği tavsiye ederlerdi.
Kendilerinin de bedelini vererek sık sık kurban kestirmek âdetleri idi.
Kesilecek kurbanın erkek, besili, azalarının noksansız olmasına çok dikkat ederlerdi.
Kesimden evvel çukurun itinalı kazılmasını, bıçağın çok keskin olmasını ve hayvanın gözlerinin iyice büyük, temiz bir sargı ile kapatılmasını arzu ederlerdi.
Kesimden evvel kurban mahallinde hazır bulunurlar, kurban kesilip derisi yüzülünceye kadar namazda olduğu gibi, kurbanın karşısında ayakta büyük bir ta’zim ile dururlar, huşu’ ve hudû’ ile beklerler, tamam olunca içeri girip iki rekat namaz kılarlardı.
Hattâ bir ilkbahar nisan ayının ilk günlerinde idi. Bursa’da Uludağ’dan kopup gelen keskin soğuğa rağmen gene aynı âdabını tatbik ettiler. Her ne kadar “Efendim, kurban kesildi, içeri buyurunuz” denildi ise de muvafakat etmediler, “Şu iskemleye otursanız, istirahat etseniz” diye bir iskemle uzatıldı, ona da icabet etmediler ve yarım saat kadar kıyamda kaldılar.
Halbuki böyle bir kurban âdabı olduğunu bilen ve tatbik edebilen pek azdır.
Nitekim büyükler:
– İbâdet insanı Cennet’e götürür. Ta’zimli ibâdet ise insanı Cenâb-ı Hakk’a vâsıl eder, demişlerdir.
Kaynak: Sâdık DÂNÂ, Erkam yayınları, Sultanü’l-Ârifîn eş-Şeyh Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu