Yolculukları pek huzurlu ve nizamlı olurdu.
Bilhassa hareket ve dönüş günlerini pazartesi yahud perşembe günlerine tesadüf etdirirlerdi. Mecburiyet olmaz ise gece yolculuğuna çıkmazlardı. Yolculuk esnasında en lüzumlu şeyleri yanlarına alırlardı. Valizlerine giyim eşyası derli toplu, kar gibi beyaz bohçalar içine yerleşdirilirdi.
Yolculuğa, karar verilen saatde çıkılır. karar verilen gün ve saatde dönülürdü. En ufak mevzularda bile yol arkadaşları ile istişare ederler, yolculuk esnasında zuhur eden güçlükleri hoş karşılar, en ufak bir üzüntü, sabırsızlık göstermezlerdi.
Yolculuk başlangıçlarında, âyetü’l-kürsî ve sefer dualarını muhakkak okurlar, “Dua ibâdetin iliği mesabesindedir” buyururlardı.
Kur’ân-ı Kerîmdeki âyeti kerimeleri, bilhassa fâtiha-i şerife ve âyete’l-kürsî, Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz ve diğer peygamberân-ı izam hazerâtının dualarına devam ederler, kendileri arabça yahud türkçe dua tertib etmezlerdi.
Fesahat ve belagata ehemmiyet vermemelerine rağmen, sözlerinde manevi derinlik ve incelik sezilir, dinleyenleri gaşyederdi. Mıknatısa tutulmuş gibi, ayrılmak istemezlerdi.
Hac yolculuklarının en izdihamiı zamanlarında bile abdestli oldukları halde, ikinci bir namaz için abdestlerini tazelerler ve “nurun âlâ nur” derlerdi. Abdestlerini de derin bir huşu ve engin gönüllükle, büyük bir itina ile alırlardı.
Hicaz’da bulundukları vakitler, Beytullah ve Mescidi Nebevî’ye beş vakit muntazam bir şekilde devam ederlerdi. Hemen hemen vakitlerinin çoğunluğunu, namaz, niyazla geçirirler, pek yorgun olarak istirahate döndüklerinde, müracaat edenlerin gönülleri olsun deye, bir mikdar sohbet ederlerdi.
Zahiren bedenleri pek zayıf ve nahîf ise de, Rabbülâlemin hazretlerinin kendilerine bahşetmiş olduğu istisnaî bir mukavemet, dirilik, şevk ve huzur içinde, ibadetlerine ara vermeden devam ederlerdi.
Bilhassa son yaşlılık zamanlarında, yatağın örtüsünü açmadan, yorganın üzerine, giyimli olarak uzamverirlerdi. Yatak içine girmeği uzanmak ve tekrar giyinmeği, zaman kaybı telakki ederlerdi. Çünkü tam Ailah dostları zamanlarını kibrit-i ahmer telâkki ederler ve ona göre değerlendirmesini de bilirler. Farz namazlarını vaktinde kılarlar, diğer teheccüd, işrak, duhâ ve evvâbin namazlarını da, farzmış gibi vakitlerinde eda ederlerdi.
Sevdiklerine, evlâdlarına daima dürüst, müstakim olmalarını tavsiye ederler, istikamet ve İhlasın her mü’min üzerinde farz-ı daim olduğunu tekrarlarlardı.
Kaynak: Sâdık DÂNÂ, Erkam yayınları, Sultanü’l-Ârifîn eş-Şeyh Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu